You'll Never Walk Alone (Liverpool-Barcelona)

Link: http://www.youtube.com/watch?v=Y7xvegPH_Lw

28 Şubat

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ahlaksız, en haince hadiselerinden biri olan 28 Şubat post-modern darbesinin yıldönümü bugün.

Birileri 28 Şubat için "1000 yıl sürecek" demişti. Umarım yanılırlar. Umarım bu halk uyutulmaz, suni tehditlerden ürkmez ve esas gerçeği görür. Ne zaman bu ülkede birileri, "filanca elden gidiyor" nidalarıyla dolaşıyorsa, bilin ki çoğunlukla bahsedilen şeyin elden gittiği yoktur. Mevzu sadece, suyu daha da bulandırmaktır. O sesi gür çıkanlar, yine birileri tarafından tutulmuş, satın alınmış kişilerdir. Amaçları bellidir.

Bundan 13 yıl önce, birileri tarafından güzelce yazılan senaryo kusursuz bir şekilde icra edildi. Ve ne yazık ki halkın bir bölümü de bu kurguyu yedi, belki de yemek zorunda kaldı. Zira çok korkutulmuşlardı. Daha sonra ne oldu? Anti-demokratik uygulamalarla ortalığın içine etti o kişiler. Kendi derebeyliklerini kurdular, insanları inancına ve inançsızlığına göre etiketlediler filan (bugün de buna benzer şeyler yaşanıyor gerçi). Yetmedi, kurulan tezgahlar sayesinde ekonomiyi de çökerttiler. Bankaların hortumlanmasını sağladılar. Olan yine garibanlara oldu tabii. Suni tehditlerle korkutuldukları yetmiyormuş gibi, bir de elde avuçta ne varsa onları da kaybetti bazıları. Aslına bakarsanız, 28 Şubat senaryosunu yazanlar, uygulayanlar ve onların yandaşları dışında kazanan pek olmadı o dönemde. 28 Şubat'ta birileri tarafından kurtarıldıklarını düşünenler ve onları alkışlayanlar da bugün yaptıkları hatanın farkındalar muhtemelen. İş işten geçti mi? Geçmedi. Haysiyetli insan her türlü darbeye karşı olan insandır. Normali, post-modern'i fark etmez. Hala geç değil. Bu gerçeği görmek ve hata yaptıklarını itiraf etmek için geç kalmış değiller.

İnsanlar takım tutar gibi darbe taraftarlığı yapmayı da bir kenara bırakmalı. 27 Mayıs, 12 Eylül gibi darbeler ve 28 Şubat post-modern darbesi bu ülke halkına karşı hazırlanmış ve uygulanmış haince, alçakça eylemlerdir. Bunlardan birisi sizin sevmediğiniz bir ideolojiye, zümreye karşı yapılmış olabilir. Lakin bu darbelerin anti-demokratik eylemler olduğunu ve ülkeyi karanlığa süreklediği gerçeklerini değiştirmez.

Gelin hep birlikte darbecilere, darbe sevdalılarına ve bu ülke halkına zulmü reva görenlere karşı hep birlikte mücadele verelim (Ertuğrul Özkök tarzı girmişiz cümleye, devamının onunla alakası yok ama). Şimdi muhtemelen bu yazdıklarım birilerini rahatsız edecek ama buna da hazırım. Hatta geçenlerde blogdaki e-posta adresime biri tehditvari not bırakmış. Beni korkutacağını sanıyor herhalde ya da şaka yapma tarzı garip olan bir arkadaş olmalı. Neyse, bunu da okursa, bu kez e-posta adresime değil, yazının altındaki yorum bölümünden fikirlerini beyan etmesini beklerim. Daha şık olur.

Darbesiz, kaostan uzak bir gelecek dileklerimle.

el burrito

Nerden Tutsan Elinde Kalıyor

Fenerbahçe oynadığı son 7 maçı kazanamamış (4 yenilgi, 3 beraberlik). Bugünkü görüntüye bakarsak, bu sayının artma olasılığının olduğunu görmemek için kör olmak gerek.

Evet, İ.B.B maçı için hakeme, yardımcılarına sallayabilirsiniz. Gerçekten de skora direkt tesir edecek hatalar yapmışlardır. Hatta belki de hakem orada Güiza'yı indiren ve son adam olan İBB'li oyuncuyu atsaydı, bugün Fenerbahçe maçı kazanmış olabilirdi belki de ama görülmesi gereken esas sorunu yok etmeyecekti bu durum.

Fenerbahçe'de Emre'yi bir kenara bırakacak olursak; koşan, mücadele eden, skora isyan eden başka adam yok gibi. Belki bir ihtimal Alex'in de skora katkıları zikredilebilir bu bağlamda ama o her zaman böyleydi zaten. İstisna bir isim. Mücadele yerine, oyun zekası sayesinde büyük işler yapıyor. Bugün de yine muazzam bir gol attı, fakat sonra gitti olmadık bir iş yaptı. Sadece bu maçı değil, belki de bundan sonraki olası iki maçı da riske eden bir hareket oldu. Keza yine Baroni'nin de rakibine yaptığı anlamsız sert hareketten sonra kırmızı kart görmemesi şansıydı. Her zaman bu kadar şanslı olmazsın.

Fenerbahçe'de Emre'yi ayrırırsak, geride kalan herkes en basit sorumluluklarını bile yerine getiremiyor. Tek tek isim zikretmeye gerek yok. İstisnasız tüm oyuncular bitmiş okeye dönüyorlar. İlginç olan şey; daha 1 ay önce bu takım katıldığı her kulvarda zirvedeydi. Çok iyi futbol oynanmasa da fiziksel anlamda oyundan pek düşmediği için Fenerbahçe öyle ya da böyle maçlarını kazanıyordu. Şimdiki duruma bakıyorsunuz, 70'den sonra her maç oyundan düşen bir Fenerbahçe var. Bu oyuncular devre arasında hiç çalışmadılar mı? Yahut kaç maçtır görülen bu eksikliği gidermek için ekstra çalışmalar yapılmıyor mu? Anlamak güç...

Gerçi şu sıralar Fenerbahçe'de pek çok şeyi anlamak güç. Daum'un derdi nedir? Aykut Kocaman'ın pozisyonu nedir? Sportif direktör diye biliniyor ya, peki o görevi yapan kişi sadece galibiyetlerde mi piyasaya çıkar mesela? Aynı görevi Real Madrid'de yapan kişi (Jorge Valdano) örneğin, takımda işler kötü gittiği zaman, "beyler, nedir derdiniz?" diye hesap sorabiliyor herkese. Aykut Kocaman da eğer aynı görevi yapıyorsa, o zaman aynı şeyi yapmalı, hesap sormalı. Yapmayacaksa, orada ne işi var? Birileri ona engel oluyorsa, neden hala o koltuğu meşgul ediyor ya da?

Maçtan sonra bir yönetici de mağlubiyetin etkisiyle sinirlenmiş, hakemlere kızıyor. Haklıdır. Hakemler ciddi hatalar yapmıştır ama top oynamayan, mücadele etmeyen ruhsuz takım ve bu duruma önlem alamayan, çare bulamayan teknik kadro da boş geçilmesin. Kapalı kapılar ardından bir şeyler konuşuluyor olabilir ama pek tesiri yok herhalde söylenenlerin. Zira değişen bir şey yok. Daha ciddi mesajlar verilmeldir.

Yazık, günah bu taraftara... Deplasmanlara gidiyor, Kadıköy'de tribünleri dolduruyor, Olimpiyat çilesini çekiyor. Elinden geleni ardına koymamaya çalışıyor. Netice hüsran, netice hayal kırıklığı.

Fenerbahçe formasının ağırlığıyla siz zaten eskeriyetle ligi bir şekilde ilk 3'te, bilemedin ilk 4'te bitiriyorsunuz. Lakin bunca harcamaya, şaşaya rağmen, ne futbolunu pozitif ne de sahada mücadele ediyorsunuz...

E o zaman, ne anladık bu işten?

Nerden tutsan elinde kalıyor bu takım...

Beckham's home shopping at Lake Como

David and Victoria Beckham are said to be in negotiations to buy George Clooney's Italian villa home on the shore of Lake Como.

Beckham, who has been living in a hotel since joining AC Milan on loan in December, is disillusioned with members of the public and photographers hanging around outside.

The 30-room Villa Oleandra is just 39 miles from Milan - and Beckham is already well acquainted with it having stayed there with his wife as Clooney's guests last year.

Italian media reported that Beckham, 34, had told friends:

'I have fallen in love with the beautiful countryside. It's peaceful, quiet and near Milan. It would be great for the family.'

The Beckhams' friendship with Clooney has made them favourites to get the villa, which is on the market for £20million.

Clooney, 48, bought the villa( below) in the town of Laglio for £10million in 2002.

The Beckhams already own a £14million house in Beverly Hills (shown below) , where Mrs Beckham, 35, and their three children have lived during his loan from LA Galaxy.

They also own 'Beckingham Palace' (shown below) in Hertfordshire and a home in France.

Property prices around Laglio have shot up since Clooney bought the villa at Laglio on Lake Como and which has it's own private jetty into the water, swimming pool, gym, tennis courts and beautifully manicured gardens.

DONE!

7:33 PM - the 50,000th word written!

So I have completed the goal . . . but there is still a lot of novel to go!

LA NUOVA ARMA SEGRETA

Dopo l'Infinita serie negativa causata dalla scomparsa della Bamboletta Vodoo, Bernardino e' corso ai ripari,sostituendola con un'altro feticcio dall'aspetto inquietante ,che, visto il risultato positivo dell'ultima giornata di Fantacampionato e di Coppa, sembra dare i suoi frutti.
Prima dell'avvento del nuovo Amuleto la situazione del campione 2009 si era fatta preoccupante,infatti era scivolato in classifica fino al settimo posto,tra i pagacena.
Ma adesso dopo una sola vittoria si e' riportato al quarto ed ha messo nel mirino il Nano Malefico ,solo due punti sopra,al terzo posto.
Il nostro eroico Beniamino conta cosi' di salvare una stagione fin qui deludente,cercando di conquistare almeno una piazza d'onore in campionato e di rimanere in gioco nella Coppona il piu' possibile .






Ma il Nano Malefico non e' da meno e, sentendo il fiato sul collo dell'isterico contendente, e' corso ai ripari sfoderando un ancor piu' diabolico Feticcio che gli ha permesso di rintuzzare l'attacco vincendo,anche lui, in coppa e campionato.





Tutti gli addetti del settore attendono trepidanti i risvolti di questo Derby Esoterico.

Xabi Alonso Football Pictures

Xabi Alonso Football Picture

Xabi Alonso with Girl

Xabi Alonso Real Madrid

Xabi Alonso Football Wallpaper

FINALMENTE....

...siamo qui a commentare una vittoria.
E si i nostri ragazzi , nonostante quell'incompetente di Sudafricano in panchina ,riescono a battere la Scozia e quindi evitare per il 2010 il famigerato Cucchiaio di Legno.




16 a 12 il risultato nello spareggio salvezza con la Scozia.
Ogni anno questa sfida e' decisiva ,visto che siamo con gli Scozzesi , i peggiori del torneo ,e la vittoria in questo match e' importantissima proprio per evitare l'onta ,non tanto dell'ultimo posto, ma del Cucchiaio ,che come sapete viene assegnato a chi perde tutti i match.
Noi ne abbiamo gia' un bel servizio,tanto che qualche maligno scherzando ha proposto di fare il Forchettone di legno per permetterci di completare tutto il set di posate.




Cmq quest'anno e' evitato,ora il problema passa agli Highlander,che pero' chissa' come mai,la sfangano spesso battendo l'Inghilterra all'ultimo match.
16 a 12 ,dicevo,3 punizioni (Mirco Bergamasco)e una meta (Canavosio) trasformata (Mirco Ancora) per noi e 3 punizioni e un drop per loro.
Strenua difesa con 3 dico 3 mete salvate con mano sotto l'ovale ...miracoloso,dovevamo proprio vince.
Grazie ragazzi ,veramente grazie...soprattutto perche' adesso ,qui a lavoro, posso andare tranquillamente a caccia di Scozzesi da prendere per il culo.

Neyşınıl Ceografik vs. Flaş Tv

Novel update . . .

Novel Update 3:

Start of day 22 of 30 and I have 45,696 words. To put that into book terms that is about 154 pages. I hope to meet the goal of 50,000 words by the end of this weekend. However, once to 50,000 words I will be no where near done with my story.

Cassandra Clare, author of the Mortal Instruments series, says that it takes her about one full year to write one of her books, which are over 450 pages long.

I reckon that my first draft will be around 250 pages. And I can pretty much promise that the first draft is a bit painful, but I find that rather than letting that discourage me, I let it push me forward. I want to make it to the end so I can go back to the beginning.

I realize today that I am actually writing a novel. Is it a good novel? Well, that is yet to be determined. Regardless, it is still a novel.

Wayne Bridge Football Wallpapers

Wayne Bridge Poster

Wayne Bridge with Sexy Vanessa

Wayne Bridge Football Picture

Wayne Bridge Best Wallpaper

Wayne Bridge Manchester City Football Player

Wayne Bridge Photo

Wayne Bridge Action

Hot trends popping up at Fashion Week

Several of fashion's big guns have yet to show their Fall 2010 collections, but a few trends have already emerged at New York Fashion Week.

THE ARTFUL COLLAGE: Several designers have beautifully combined diverse — and often surprising — fabrics (chiffon and leather) in their garments.

COMING MUST-HAVES: Christian Siriano's next Payless shoe collection, inspired by French antique furniture such as Louis XVI chairs, with filigree detailing or lion's-paw feet worked into high heels; Rebecca Taylor's sparkling hosiery in olive and navy; Donna Karan's DKNY color-patched and tied-every-which-way little dresses; white or black slash boots from Hervé Leger by Max Azria.

LADY BOUNTIFUL BUZZ: Naomi Campbell's good deed for Haiti is the talk under the tents. The supermodel formerly known for throwing telephones speed-dialed her designer and model friends — and a former British royal, Sarah Ferguson, the Duchess of York — to help organize a star-studded fundraiser to aid mothers and children in the earthquake-ravaged country. The capacity audience (975 sitting, another 200 standing) paid up to $150 to see a slim-lined Kelly Osbourne, Chris Brown, Helena Christensen and designers Diane von Furstenberg and Donna Karan model clothes to be sold on the net-a-porter Web site. Campbell is a global ambassador for the White Ribbon Alliance, a coalition that helps women and children in Third World countries. She appeared three times on the runway, greeted each time with a standing ovation.

BLACK OUT: While many designers are still pushing a dark palette for fall, a few are headed toward the rainbow. At Peter Som, purple reigned with a wine chenille skirt and a plum cotton-velvet tiered dress, a charmeuse dress and a stunning cotton-candy Mongolian lamb coat. Karan's DKNY line was rich with browns, color grids, sapphire and deco florals. Taylor incorporated teal, slate blue and purple. Lela Rose worked with flaming orange, pink and cobalt. Siriano's show-stopping shade was hot pink on an organza draped bodice and scalloped tulle gown.

TWO FOR TWO: Max Azria is the busiest designer here, with three collections on the schedule. And surprise, surprise, the first two — his youthful BCBG and the bandage-tight Hervé Leger lines — were his best ever. Azria, who caters to the young Hollywood jet set, presented a minimalist collection of color blocking worked into long black T-shirts that served as the foundation for many his asymmetrical dresses, sometimes worn with skinny trousers or leggings. Backstage at the Leger show, he said his dresses are “a second-skin armor for today's tough modern woman.” The skin-tight shells were made of neoprene, metallic knits, velvet prints and more, some enamel-beaded in hot pink and green. Azria's third show is today.

Source : www.chron.com

BARACCONI GALLEGGIANTI

Come avrete saputo dai TG nazionali, questa mattina uno di quei palazzi galleggianti che si ostinano ancora a chiamare navi da crociera,la Costa Europa,ha avuto un incontro molto ravvicinato con una banchina a Sharm El Sheik (Egitto).
Risultato : 3 morti tra l'equipaggio e 4 feriti tra i passeggeri.
In un primo momento avevo pensato ad una qualche avaria che non aveva permesso di invertire le macchine o qualcosa del genere,invece per bocca del comandante,sembra che la nave si sia inclinata fortemente a causa del mare grosso ,ma soprattutto per il forte vento a traverso che l'ha mandata a colpire violentemente la Banchina con lo scafo proprio all'altezza degli alloggi equipaggio ,da qui i tre disgraziati Marinai morti.
Capirai ,non pescano niente,in piu' hanno delle sovrastrutture esageratamente alte che con forte vento,soprattutto a traverso, creano un effetto vela non da poco.
Capisco quel povero comandante, costretto ad andare a banchina come tabella di marcia imponeva.
Anche se avrebbe preferito stare alla fonda attendendo condizioni meteo migliori piuttosto che affrontare una manovra di ormeggio su un molo ,a quanto pare,esposto fortemente alle avversita' meteorologiche.
Sicuramente per contrastare la forza degli elementi sara' arrivato un po' piu' "allegro",e nel momento cruciale una raffica piu' forte delle altre lo ha fatto intraversare al vento e inclinare paurosamente collidendo violentemente con la Banchina.
Dalle immagini che ci sono giunte la nave adesso giace ormeggiata al molo vistosamente inclinata.
Penso che il comandante a prescindere da cosa appureranno le varie investigazioni,si trovera' con la classica valigia in mano ,se gli va bene,o condannato per omicidio colposo,se li va male e a nulla servira' appellarsi alle pressioni che la compagnia sicuramente gli avra' fatto per ormeggiare ad ogni costo.
A nulla servira' imputare l'incidente all'effetto vela,era il comandante e per le autorita' se non reputava sicura la manovra aveva il potere di soprassedere.
Triste posizione quella del Comandante ai tempi odierni relegato a mera figura di rappresentante della compagnia.
Compagnia che non e' piu' nella persona del classico armatore che oltre al profitto adorava le proprie navi curandole come figlie,questa figura e' sostituita da S.p.A. dove campeggiano loschi figuri dediti al profitto ad ogni costo che considerano il personale numeri e le navi profitto,la sicurezza un optional e che del mare ne sanno quanto Totti di Internet.




Il comandante e' tra l'incudine ,le Autorita' Marittime e il Martello ,le compagnie di navigazione.
Dove le prime giustamente impogono regole rigorose e giustissime per la sicurezza della vita umana in mare,non tutelando pero' i marittimi dalle pressioni a scopo profitto delle Compagnie.
Ma anzi molte volte,grazie a qualche corrotto nelle autorita', vanno sempre a braccetto e il capro espiatorio e' sempre il coglione di turno e in questo caso succedera' la stessa cosa ,errore umano e il nostro caro comandante del Costa Europa fara' la figura dell'incompetente e gli verranno addossate tutte le colpe.Un film gia' visto troppe,tante volte.
Purtroppo funziona cosi':
Se ti ribelli prima non lavori,se lo fai dopo e' troppo tardi.
Io cari miei su quell'attrezzi in Crociera non c'andrei manco se me la pagano,sono navi che navigano troppo al limite,sono come bare galleggianti,pensate se scoppia un violento incendio in quel dedalo di ponti e carugetti,una trappola vera e propria.
Eppure continuano a costruirle a quella maniera
Eppure nessuno reagisce,nessuno parla.
Eppure le Autorita' continuano ad approvare progetti tanto obrobriosi.
Il dio denaro comanda su tutto e tutti,quello che raccomando a tanti paesani che si accingono a sto mestiere e' Sempre culo a paratia,non lasciare mai niente al caso,non vi fidate mai,se potete registratevi tutto e se non potete appuntatevelo.
Imparate a difendervi che quelli so' Pescecani,non sentono seghe...v'inculano a sangue.

Fenerbahçe - Lille Maçı Pankart Organizasyonu

Fenerbahçe - Lille maçı pankart organizasyonu from Cahit Binici on Vimeo.

Grup CK - Vamos Bien - 1907ÜNİFEB işbirliğiyle...

Savcı Problemi

Bir savcı bir cezaevini iki ayda dolduruyor. Öteki savcı ise cezaevini iki senede boşaltıyor. İki savcı aynı anda açıksa cezaevi kaç ayda dolar? (via Murat Aras)

Dimitar Berbatov Gallery

Dimitar Berbatov Poster

Dimitar Berbatov Best Action

Dimitar Berbatov Football Picture

Dimitar Berbatov Wallpaper

Dimitar Berbatov Best Football Player

Manish Arora's love affair with CRYSTALLIZED Swarovski

As a part of CRYSTALLIZED – Swarovski Elements ongoing commitment to foster Indian fashion, the brand celebrates its longstanding partnership with the maverick designer Manish Arora with an unveiling of a retrospective: “MANISH ARORA’S LOVE AFFAIR WITH CRYSTALLIZED – Swarovski Elements” at DLF Emporio in New Delhi. The exposition will showcase iconic haute couture pieces from the Manish Arora’s national and international runways since 2003 marking the tenth milestone of international showing from the designer this year.

The retrospective installation will be on display from February 25, 2010–March 04, 2010 at The Atrium, DLF Emporio, Vasant Kunj, New Delhi. On display are also the limited edition for Swarovski CRYSTALLIZED motif t-shirts and the transfer collection from Manish Arora’s international partnership event with the brand held in London.

Known for his vivid use of colour in designs that combine contemporary silhouettes with traditional handcrafted techniques, Manish Arora has gained worldwide recognition since launching his eponymous label in 1997. The designer, who first showed at London Fashion Week in 2005 and debuted in Paris to great acclaim in 2007, has worked creatively and been supported by Swarovski since the launch of his international career, incorporating CRYSTALLIZED – Swarovski Elements into all his major collections and creative partnerships to date. All the CRYSTALLIZED garments carry the “Made with CRYSTALLIZED – warovski Elements” tag.

“Manish has been a torch bearer from the Indian fashion industry in the international fashion circuit. We are delighted that the CRYSTALLIZED – Swarovski Elements team in India and Austria has worked closely over the years with the designer, to give vision to his creative design brilliance for his collections. Manish’s creations sparkle distinctively, setting the bar high for Indian fashion abroad. We hope his “Love Affair” with Swarovski Elements becomes more intense season after season!” says Mr. Sanjay Sharma, country manager - India for CRYSTALLIZED – Swarovski Elements.

Read More........... 

More Swarovski News... 

More Fashion News - India

More Fashion Company News - India 

Arsenal’s Goalkeeping Crisis

With Arsenal showing record pre tax profits thanks to smart business movements, there are serious calls from Arsenal fans and many football pundits alike, for Gunners boss Arsene Wenger to use the money to seriously invest in a goalkeeper. I echo these sentiments. Since many world class keepers may not be currently available at this very time, simply due to clubs holding teams more and more to ransom over transfer fees, along with Wenger’s reluctancy to "loosen the purse-strings” or “spend big” on a player, let alone a goalkeeper, means Arsenal's scouts would need to look for the most viable options.

Lets look at the options available right now

No. 1 – Manuel Almunia, Age: 32
The man signed Celta Vigo in Spain never really set the Premiership alight with his ability; however he gained respect for his shot stopping skills and penalty saving capability. However he has come under increased pressure over recent seasons due to a string of high profile errors, showing that he just cannot perform in high profile matches. Disastrous errors against Manchester United in the Champions League Semi-final, again in the 2-1 defeat to Manchester United in the Premiership game where he gave away an unnecessary penalty fouling Wayne Rooney. But the final nail in the coffin which some Arsenal fans found unforgivable was that David Bentley goal in the 4-4 draw against rivals Spurs. Now I don’t want to add to the critics but it seems his is performing similar to how Arsenal legend Jens Lehmann performed before he was dropped and sold. Back then Almunia provided admirable competition for the German, but as of right now the likes of Mannone and Fabianski are surely not troubling the Spaniard for the number 1 spot.

No.2 – Lukasz Fabianksi, Age: 24
Where do we start with this guy? Wenger seems to have unbelievable faith in the Polish international. Indeed he is very young, and its no secret that goalkeepers prime is between the ages of 32 and 37 years old, and has a lot to learn, but his performances have failed to offer any other role to the Arsenal side than a Carling Cup goalkeeper. He made errors in the FA Cup Semi-final against Chelsea in the 2-1 defeat where he was at fault for both Malouda and Drogba's goals. Most recently he played terrible against FC Porto in a vital away Champion's League game, at fault again for both goals. He was also the goalkeeper in the 5-1 defeat to Tottenham in the League Cup Semi-final defeat in the 2007/2008 season. The 24 year old is struggling to instil that same belief Wenger has in him, into Arsenal fans. He cannot consider himself the Arsenal number one any time soon, unless there is a vast improvement in his ability and performances.

No. 3 – Vito Mannone, Age: 21
The young Italian was thrown into action earlier this season after both goalkeepers became injured and managed to put in some very commendable performances against the likes of Olympiacos, Fulham, Stoke and Wigan. Looks like a player for the future, but not the too distant future.



Arsenal are forever linked with players, and seemingly 90% of theses names linked are untrue. Wenger is unlikely to sign a player unless he feels it’s a must. Some of the goalkeepers linked include Rui Patricio of Sporting Lisbon, Thomas Sorenson of Stoke, Artur Boruc of Celtic and even the likes of Gianluigi Buffon of Juventus (so unlikey I cannot comprehend!) So l believe there are only a select few players Wenger could bring in. They are as follows:

No.1 – Igor Akinfeev, Age: 23
The Russian goalkeeper is an exceptional player and has represented his national team since the age of 18. He has played over 179 games for Russian superpower CSKA Moscow, and solidified his position as the number one goalkeeper and one of the best in Europe. He has one numerous trophies and has vital experience not normally associated with a player of his age. Akinfeev is a player who would suit Arsenal very well and would command a transfer fee of £15million and upwards. Wenger would have to think hard about this decision, and act before a possible bidding war begins, with the goalkeeper being continuously linked, amongst others with Premiership rivals Manchester United.




No.2 – Hugo Lloris, Age: 23
The new French number one is another excellent goalkeeper who plays for French side Lyon. The number 1 has risen up through the French Ligue 1 and showed his brilliance in the controversial win over the Republic of Ireland in the World Cup Qualifier, where he was voted man of the match. He is expected to be between the sticks for Les Bleus at the 2010 World Cup. The downside to this option is that Lyon are known for holding on the their players for as long as possible and commanding the biggest transfer fee available (Michael Essien to Chelsea and Mamadou Diarra to Real Madrid), however the fact he is French may have a positive impact on Lloris.

No.3 – Joe Hart, Age: 22
This has become a quietly growing link as the 22 year old has been outstanding for Birmingham this season, and his English nationality is something that is appealing to Premiership sides. The youngster has been in excellent form for Birmingham and has displayed some brilliant performances that helped the midlands side set a club record of going 15 games unbeaten. He has played 75 Premier League games in his career, and is currently on loan from Manchester City. With City's number one being the brilliant Shay Given it is unlikely he will be starting for Citizens any time soon. He is an excellent prospect however his lack of big match or International experience would provide an undoubted risk Wenger would be probably unwilling to take.


There are numerous goalkeepers around at the moment but if Wenger feels he needs to buy someone; Akinfeev or Lloris would be excellent decisions and the fans would probably feel a sense of Arsenal flexing their financial muscle in the transfer market.

Who do you feel Arsenal should invest in? Leave a comment or email me @ realtalkfootballblog@hotmail.co.uk

'Düşler'de Kaldı

Lille'e elenmek AZ Alkmaar'a elendiğimiz maçı hatırlattı. Yine olmayacak yerde yapılan anlamsız bir faul ve yine duran toptan gelen golle elenen Fenerbahçe. Ve yenilen golde her zamanki bireysel hatalar... Bunlar şaşırtıcı mı? Hayır.

Her şeye rağmen bilhassa maç öncesi tribünde yaşanan görsellik ve genel itibariyle verilen birliktelik mesajları mühimdi. Eldeki kadronun Liverpool ile eşleşmesiyle yaşanması muhtemel felaket senaryolarını düşününce, insan bir tuhaf oluyordu zaten. Elbette ki gönül her zaman Fenerbahçe'nin kazanmasını, turu geçmesini ister ama şer gözüken şeyde de hayır olma olasılığını da bir yere not etmek gerek. Dün gece elenmenin de hayırlı tarafı vardır muhakkak.

Öte yandan Liverpool'a adeta manyaklık boyutunda hasta olan bir Fenerbahçeli olarak, dün gece elenmeyi züğürt tesellisi bab'ında değerlendirmem ve "neyse ya, Liverpool'la eşleşmedik en azından" diye kendimi avutmam garip kaşılanmamalıdır. Haksız mıyım?

FEMME FATAL

No...non e' l'ennesima presentazione del calendario della Topona di turno,questa bella gnocca e' a capo di una potente organizzazione di narcotrafficanti con base a Buenos Aires.
Colombiana di Trent'anni ,Angie Sanselmente Valencia,era molto famosa in Sud america come modella di Lingerie,vincendo molti concorsi di Bellezza ,tra i quali il titolo di Regina del Caffe' 2000 in Colombia.
La signorina ,stufa delle passerelle ,ad un certo punto della sua avventurosa vita si e' sposata con un noto quanto feroce Narcotrafficante Messicano soprannominato "Il Mostro".
Donna dalla mente sveglia ,non si e' limitata,vista la sua notevole avvenenza, a far parte della coreografia che circondava il Boss,ma tutt'altro ,si e' inserita negli affari in prima persona diventando potente e feroce quanto il marito...tanto da cominciare ad avere attriti con lo stesso fino alla separazione.
La Dea del male a quel punto ha messo su una propria organizzazione con base a Buenos Aires che usava modelli e modelle per trasportare "l'oro Bianco" in Europa,soprattutto Gran Bretagna.
Gia' un paio di anni fa alla televisione si era sentito parlare di lei,come membro di un'organizzazione Narcos Messicana,non scesero in particolari ma fece scalpore il fatto che una modella famosa fosse implicata in affari del genere.
La storia ,per lei, fu archiviata come la solita Topona da compagnia del Boss di turno,implicata per caso in cose piu' grandi di lei.
Dopo i nuovi risvolti sembrerebbe che proprio lei abbia mollato "il Mostro" perche' incompetente a gestire il grosso giro d'affari, mettendosi in proprio.
Pensate come questa dolcezza fosse gia' potente ,permettendosi di mandare a quel paese un narcos di tale peso senza colpo ferire,sicuramente era diventata piu' temuta del Maritino e pertanto intoccabile.
Un paio di giorni fa pero', all'aereoporto di Buenos Aires e' stata bloccata una "Mula",cosi vengono chiamate le corriere, con un carico di Cocaina ,che ha confessato tutto.
La polizia cosi' e' andata a prelevare Angie nel lussuoso Hotel di Buenos Aires dove abitava,ma la scaltra Imperatrice del Cocco era gia' stata informata ed e' tutt'ora latitante...e quando la trovano.
Pensate ad una donna attrezzata fisicamente a quella maniera,con un cervello da Genio del Male che danni che puo' fare.




Puo' tranquillamente mettere di mezzo chiunque,soprattutto maschietti politici,finanzieri,investigatori , giudici.
Lo Fanno le topone belle ma "tonte" figuriamoci una con un cervello vispo quanto malefico come la Stupenda Colombiana.
Pensate se piombasse nel letto di "Papi" lo rigirerebbe come un calzino...pe' du' ciuccioni ha fatto Ministre,Deputate,Eurodeputate e sottosegretarie...lei in un paio d'anni diventerebbe Regina del nuovo Regno d'Italia a dinastia Sanselmente valencia e il bello e' che ne saremo pure contenti , solo perche' noi maschietti dalle belle Tope si famo fa' tutto.
Pari' opportunita'??? Chiedete a lei come si fa'!!!!!

Mortal Instruments Series by Cassandra Clare

I just want to take a brief moment to veer away from vague discussions of my novel to gush about this series, The Mortal Instruments by Cassandra Clare. 

Back around Christmas time my sister Aimee suggested this series to me. Probably every time I perused around a book store I would pick up the first book, City of Bones and read the back cover. It sounded alright, but nothing too grabbing, thus I never thought to read it.

However -- at Aimee's suggestion -- I figured I might as well give it a try. Within mere pages, the dynamic characters and plot are revealed and there was absolutely no hope of turning back. 

 Brief synopsis: The book is the story of Clary, a young girl who embarks upon a life changing adventure when she witnesses the murder of a demon. She dives into the world of the Shadowhunters and the supernatural world that surrounds them. 

I am undeniably hooked right now. 

The characters are so well portrayed that they have come alive in my mind. They are clever and witty. Their dialogue is impeccable, eliminating any questions about who they are. 

I blogged a while back about how I read on my way home from work -- now I read both ways.

I eagerly await my commute, because I can't wait for the adventure I am about to embark on.

The syntax and imagery are positively exquisite and reading these books makes me yearn for the ability to write like that one day. While I read I can feel my own story begin to come alive and thus the moment I get home I want to write. 

In conclusion, if you long for a little excitement in your life and would rather not seek that desire by diving out of an airplane, read this series. I promise that you will not be disappointed. And if you are, well, perhaps watching paint dry would be more your cup of tea.

Umut

Hem Lille'de hem Fenerbahçe'de ciddi eksiklikler var ama bu saatten sonra sahada olmayanların değil, olanların ayaklarına ve performanslarına bakılacak. Deplasmandaki maç öncesi ilk 15 dakikada gol yemezsek iyidir görüşü hakimdi. Aynı şeyler bu gece için de geçerli. Lille normal şartlar altında maça hızlı başlayan ve devamında da rakibini hataya zorlayan bir ekip, fakat bugünkü maça öyle başlama olasılıkları düşük gibi. Daha kontrollü oynayarak, Fenerbahçe'nin üzerlerine gelmesinden faydalanıp, kontrataklarla gol bulmayı deneyeceklerdir. Bu tahminlerde yanılmak da mümkün tabii.

Dün tesislere giden taraftarı tebrik etmek gerek. Takıma destek verilmesi en elzem zamanlardan biridir. Aynı desteğin bu gece de sürmeli ve sabırsız olmamak da gerek öte yandan. Fenerbahçe ise ne olursa olsun maça kontrollü başlamalıdır. Bir şekilde rakibe yüklenmek, erken gol bulma girişimleri de olumlu sonuçlanabilir, lakin rakip takımın artı yönlerinden birinin kontratak konusunda çok başarılı olması olduğu düşünüldüğünde; bütün takım yüklenmek ve geride rakibe boş alanlar bırakmak öyle çok da makul bir strateji olmaz.

Emre ve Alex ikilisi maçın gidişatını Fenerbahçe adına değiştirebilecek meziyetteler. Onlara orta alandaki diğer isimler ve elbette Güiza da ayak uydurabilirse, tur ihtimali Fenerbahçe'ye çok uzak değil. Fakat bunların yapılmaması, bir de defans kurgusunda her maç sıkıntıya neden olan Bilica-Deniz ikilisi yine aynı hatalara düşerse, o zaman maçın başlarında Avrupa'ya veda edilebilir.

İlk maçta deplasmanda Vederson'un ayağından gelen harika golün bir anlamı olması için, bugün kazanmak, turu geçmek gerek. Bunun için hem sahadakilerde, hem de tribündekilerde umut olması gerek. Tribünün genelinde her şeye rağmen umut var. Umarım sahadakilerde de turu geçeceklerine dair umut işaretlerini görmek nasip olur.

Not: Aklımdayken, başta tüm İslam aleminin ve blog takipçilerinin Mübarek Mevlid Kandili kutlarım. İyi kandiller...

European & American fashion trends inspire Dominican designer

Award-winning designer Hernan Lander unveiled his collection for Fall/Winter 2010 in an exclusive presentation during NY Fashion Week. The much-anticipated event was held at the famed OPENHOUSE Gallery in Soho on Friday, February 12th, 2010. The crowd started gathering outside the venue way before the presentation was scheduled to begin. Select Magazine Editors and Buyers, Celebrity stylists, Designers, Photographers, TV producers, Bloggers, Media, Socials and other New York City notables came to celebrate Hernan's presentation.

For this season Hernan Lander proposed a captivating union of polished and rustic essentials. Material elements and semi-precious stones revealed their authority on the beadings, the prints and the detailing of the clothing. Modern day architectural marvels imposed their structure on the precise cuts of the jackets and the asymmetric bands. Wool, cashmere, matt jerseys, leather and snake skin created a soft and hard juxtaposition of textures while femininely curved shoulders and flexible zipper structures emphasized Hernan’s love for the female body. The palette was monochromatic with dominant purple accents. The unmistakably sumptuous couture creations created a feminine essence that was sophisticated and sensual, complex and aware. The collection highlighted pieces like silk tops, structured jackets, ruched fitted skirts, ultra feminine dresses and red-carpet-worthy evening gowns.

Hernan Lander draws upon his experience observing fashion trends in both Europe and the United States, giving him a well-rounded perspective and allowing him to expand his own design horizons. His exquisitely crafted designs have garnered public attention and attracted a discerning and growing clientele. He has found New York City to be an inspiration - not only because of its cultural and lifestyle diversity and cosmopolitan views - but also because of the willingness of its people to break with the norms and take fashion risks.

This year’s collection was inspired by the architectural marvels and the beauty of different regions and cities of the world and is a tribute to the inner and outer beauty of women around the globe. The theme was the continuing journey in the endless pursuit of beauty. Hernan used luxurious materials that fall beautifully on the female body incorporating the principles of haute couture.

Read More............ 

More Fashion News - USA

More Fashion Fashion Designers News - USA 

Stephen Ireland loves Manchester United!!!

Footballer Stephen Ireland bought partner Jessica Lawlor a £260,000 Bentley for her birthday last October, decked out in the red and white colours of opponents Manchester United.(http://nettoboy.blogspot.com/2009/10/how-el-hadji-diouf-splash-his-wage-in.html)

But it seems he has had seconds thoughts already, and splashed out another £30,000 to have the GTC soft top touched up with a matt black bonnet and a new black roof.( that match the colours of Juventus....but that's ok)

The 23-year old Irish midfielder, who bought Jessica the car for her 24th birthday, earns £70,000 a week, but it seems he has more money than sense.

After all, it's not the first time he's had a car customised in his rival team colours. He initially did up his £97,000 Audi R8 in red and white, before spending £10,000 re-customising the luxury vehicle to City blue and white instead. One thing for sure, Ireland's favourite colours- red + white, but was FORCED to change to others because of club rivalries.

Ireland clocked up at least £8,000 in upgrade costs on Jessica's Bentley last October, which now proudly shares the driveway with his fleet of flamboyant motors at their £5m home in Cheshire.

" At least £1,000 was spent to change the Bentley's B winged insignia to Jessica's initals JL".

A further £5,000 went on modified bright red alloy wheels rims has Jessica's initials. Keeping my fingers cross- Stephen Ireland to Manchester United FC..That's not totally out of the bracket though..