Christoph Daum'un bildiğiniz üzere Fenerbahçe'den gönderilişi pek hoş olmadı. Daum'un gitmemesi gerekiyordu anlamında bir cümle değildir bu. Sadece Fenerbahçe'ye yakışmayan bir görüntü ortaya çıkmıştı. Onunla alakalı bir tespittir. Ve yine Daum'un teknik direktör olduğu takımda, sportif direktörlük görevinde bulunan Aykut Kocaman'ın, Daum'un kovulmasının akabinde teknik adamlık koltuğuna geçmesi de, Aykut Kocaman'ın bu olayın arka planında hiçbir iş çevirmese dahi her fırsatta bu işte parmağı varmış izlenimi uyandıracak bir durumdur. Doğruya doğru. Yıllarca "Sakarya çetesi" elemanlarından biri olmakla anılan ve Fenerbahçe'nin efsanevi başkanlarından Ali Şen'le de arası papaz olarak Fenerbahçe'den gönderilen Aykut Kocaman'ın geçmişinde pek hayırla yâd edilmeyecek türden hikayeler bunlar.
Aykut Kocaman, Fenerbahçe taraftarın çok sevdiği bir isim. Bunda şüphe yok. Young Boys maçları sonrası bazı çatlak sesler çıkmış olabilir ama genel itibariyle tepkiler ağırlıklı olarak Aykut Kocaman'dan ziyade yönetime ve bazı oyuncularadır. Bir müddet daha böyle olacaktır. Lakin şu an Fenerbahçe'nin önünde öyle bir yol var ki, buna Aykut Kocaman'ın şansızlığı mı desek, yoksa Christoph Daum'un ahı mı tuttu desek, bilemedim.
Filmi biraz daha geri sarmak gerekirse; Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi ön elemesinde Young Boys ile eşleştiğinde herkes bir üst tura dair hayaller kurarken, "ya başaramazsak" kısmına takıldım. Ve devamında kafamda öyle bir felaket senaryosu oluştu ki, gerçekleşmesini Aziz Yıldırım'ı sevmiyor olsa bile hiçbir Fenerbahçeli istemez herhalde.
Young Boys'a elenen Fenerbahçe'ye Uefa Avrupa Ligi Play-Off eşleşmesinde gelebilecek en ters takım geldi, PAOK. Yunan takımı -yine- kağıt üzerinde Fenerbahçe'den iyi değil ama Fenerbahçe de kağıt üzerinde iyi durduğu kadar çimlerin üzerinde iyi duramıyor bu aralar. İlk maçın deplasmanda, ateşli PAOK taraftarı önünde olması yine büyük dezavantaj. Bir maç içerisinde yıkılmak için pozisyon kollayan Fenerbahçe'nin değerli topçuları için hiç uygun bir ortam değildir yani. Deplasmanda alınacak kötü bir sonuç, Kadıköy'deki rövanşta sabırsız tribünlerin takım üzerinde oluşturacağı baskıyla Fenerbahçe'nin Avrupa Lig'ine de el sallamasına neden olabilir. Bu da takdir edersiniz ki Aykut Kocaman ve Fenerbahçeliler için bir yıkım olacaktır.
Gelelim ligdeki duruma. Malumunuz Fenebahçe cezası nedeniyle sahasındaki iki maçını seyircisiz oynayacak. Bu iyi mi, kötü mü? Tribün baskısı olmayacaktır diyen adam için iyi olan bir şey ama rakip takım için de bu durumun iyi olabileceği gerçeğini düşünürseniz, Fenerbahçe için çok da iyi bir durum söz konusu değil. İçeride ilk hafta Antalyaspor'la oynayacak Fenerbahçe'nin, 2. haftada gideceği ilk deplasmanın, geçtiğimiz sezonki belalısı Trabzonspor olmasına ne demeli? Daum'un ahı mı?
Fenerbahçe belki son yıllarda Trabzon deplasmanında çok zorlanmıyor ama bu kez durumun öyle olmayacağı öngörüsünde bulunmak güç olmasa gerek. 3.hafta Kadıköy'de yine seyircisiz bir maçta Manisaspor'la oynayacak Fenerbahçe. İkinci deplasman maçı Kayserispor'la. Kolay bir deplasman olabilir mi? Sanmam.
Fenerbahçe'nin nihayet seyiricisinin önüne çıkacağı ilk lig maçı ise bir derbi. Rakip ise yıldız transferleriyle yaz aylarına damgasını vurmuş Beşiktaş. Zor bir maç olacağı kesin. Yıldırım Demirören'in her fırsatta gazladığı nefretin, son maçta Bilica'nın yaptığı kazmalıkla birlikte sahaya nasıl yansıyacağını tahmin etmek zor değil. Oldukça zor bir maç olacak Fenerbahçe için.
Devam eden haftalarda Fenerbahçe; Kasımpaşa, Gençlerbirliği, Konyaspor'la oynadıktan sonra Kadıköy'de yine bir Galatasaray derbisine çıkacak. Ve en son 10. hafta son şampiyon Bursaspor deplasmanına gidecek olmasıyla 10 haftalık bir bölümü özetlemiş olalım. Burada alınacak kötü sonuçların ardından Aykut Kocaman'ın arkasında dik durabilecek bir Fenerbahçe yönetimi olacağını sanmıyorum. Hatta daha da ileri giderek, Aziz Yıldırım'ın zamanında Oğuz Çetin'e yaptığı şeyi Aykut Kocaman'a da yapabileceğini tahmin ediyorum.
Şimdi elimizi vicdanımıza götürerek soralım kendimize, Fenerbahçe'nin şu anki hali ve önümüzdeki günler için herhangi bir önlem almayacakmışcasına plansız görünümünü gözünüzün önüne getirin. Daha sonra da yukarıda zikrettiğim maçları ve bunların arka arkaya gelecek olmasını düşünün. Aklınıza ne geliyor? Muhtemelen felaket senaryosudur sizinki de. Elbette eksiklerin takıma katılmasıyla ve takımın ligin başlamasıyla toparlanmaya doğru gidebileceği ihtimali de söz konusudur ama bir günde her şeyin düzelmeyeceğini ve Fenerbahçe'de Aykut Kocaman'ın sistemi değiştirmeye çalıştığı gerçeğini de gözünüzün önüne getirin. Yani tam anlamıyla sancılı bir süreçte Fenerbahçe. Ve böylesi bir süreçte, böylesi bir fikstür ve koşullar tam anlamıyla şansızlık değildir de nedir?
Biz zoru severiz, geyiği yaparak bu mevzuyu geçiştirmek de mümkün ama biraz gerçekçi olmak lazım. Evet. Aykut Kocaman'ı seviyoruz. Evet. Onun başarılı olmasını istiyoruz. Evet. Aykut Kocaman'ın uygulamak istediği sistemi gerçekleştirebilmesi için ona sabretmek gerekir. Lakin bir şeyi unutmamak lazım; Fenerbahçe tabir-i caizse Türkiye'nin en sabırsız camiasıdır. Her mağlubiyette en küçük sorunun devasa problemlere döndüğü bu camiada, kötü bir başlangıç yapan Aykut Kocaman ve futbolcularının önündeki bu zorlu süreci aşacağına dair emareleri ne boyutta görüyorsunuz? Hayalci misiniz , yoksa gerçekçi mi?
Lafı yine gereksiz yere uzattık durduk; özet geçelim son paragrafta... Fenerbahçe'nin şu anki durumu ve önündeki maç programına bakınca, insan ister istemez şunu diyor; acaba Daum takımdan gönderilirken başına gelenlerden dolayı Aykut Kocaman'ı sorumlu görmüş ve ona beddua etmiş olabilir mi?
No comments:
Post a Comment