Sunday, January 31, 2010

Novel



For Christmas my roommate cousin, Elisabeth, gave me a novel writing kit. The general gist of it is that you have to write a 50,000 word novel in 30 days, and along the way the kit will guide you with useful tips to keep you going.

So . . . I have decided to begin this adventure.

Tomorrow, February 1st, I will begin writing my novel.

And no . . . I do not have a plot yet, but I take it that is part of the process! I have a general idea of what a novel I would write would include or exclude.

I am not going to say what it will be about, but here is a list of what it will not be about:
- marriage/divorce
- per request of my sister Jessica . . . vampires
- accurate historical facts
- women's rights
- motivational teachers
- amish
- corny friendship things, such as traveling pants or knitting clubs
- tragic illnesses
- future world
- sappiness
- time travel

Alright! I begin tomorrow. The kit creator says you are not supposed to let others read your novel until it is finished. So don't be expecting excerpts up on this blog. However, I may post plot summaries.

Wish me luck! xoxo

Sivasspor 1 Fenerbahçe 5

Telefona gelen ilk mesaj; dakika 30, gol Semih. Fenerbahçe deplasmanda 1-0 önde. "Heyt be, Genç Semih yazmış yine" diye gaza gelecekken, derste olduğunu hatırlama, kendine gelme.

Telefona gelen 2.mesaj; dakika 37, gol Mehmet Yıldız. Şimdi skor 1-1. "Ulan, zaten sakatlıktan yeni çıkan adamın Fenerbahçe'ye gol atmamasına şaşmalı esas, buna değil" şeklinde yorumlar...

İlk yarı böyle biter.

İkinci yarı başlar. Dakika 50'yi gösterirken, Genç Semih yine yazmıştır. Telefona gelen 3. gol mesajında yine, "Genç Semih yazmış, hey yavrum hey" diye içinden sevinilir.

Dakika tahminen 65 falandır. Dersten çıkılır. En yakın kafede maçı izlemeyi planlama. O esnada bir gol olmuş tabii, ama telefona mesaj gelmemiş. Kafeye gelinir. İçeri girilir, insanların yüzlerindeki tebessümü görünce şaşkınlık geçirilir. Fenerbahçe deplasmanda oynuyordur, nasıl oluyor da bu insanlar gülebiliyor acaba? diye sorgulanır. Sonra ekrana bakılır ve skorun 3-1 olduğu görülür.

Hemen bir masaya yanaşılır ve boş olan bir sandalyaye oturulur. "Abi, nasıl maç?" diye en klişesinden sorulur. "Fener döktürüyor" cevabını alınca yine şaşkınlık yaşanır. "Hadi yav" tepkisiyle tekrar ekrana dönülür. Tam o sırada Uğur Boral sol kanattan kaptırmıştır, kıvrak bilek hareketleriyle rakibini ekarte ederek içeri dalar ve çok nadir kullandığı sağ ayağıyla topu filere gönderir. Skor şimdi 4-1... Golün ardından yanımdaki abi bana dönerek, "Az önceki golün aynısı" der. Tam da Uğur nasıl attı bu golü yahu? diye kendi kendime düşüncelere dalacakken, söylenene göre birkaç dakika evvel yine buna benzer bir gol atmıştır.

Dakikalar ilerler, Sivasspor'un sahada futbol adına hiçbir şey yapmadığı görülür. Ne takım savunması ne de hücum organizasyonu... "Böyle bir rakibe karşı olsa da deplasmanda 4 gol atmaya sevinmeyelim mi yeğenim?",der gibi bakar yanımdaki abi. Haklıdır tabii. Rakibin durumu ne olursa olsun, Süper Ligde deplasmanda 4 gol atmak güzel bir olaydır. Tabii bu arada, izleyemediğimiz dakikalarda kaçan bir sürü gol pozisyonun da haberini alırız sonra.


Onca eksiğe rağmen, e tabii az önce zikrettiğimiz rakibin eskisine nazaran zayıflamış yapısının da etkisiyle, Fenerbahçe'nin yedekten gelen oyuncularının sahada pek sırıtmadığını, hatta gayet iyi oldukları düşünülür.

Daha sonra Gökhan Gönül golünü atar ve amiyane tabirle perdeyi kapatır. Golde şu fark edilir tabii, Gökhan topa vurmadan önce rakip ceza sahasında Fenerbahçe'den Gökhan da dahil olmak üzere 6 oyuncu vardır. Deplasmandaki maçın sonlarında bir şekilde gol atma arzusunda olan, zorlayan Fenerbahçe'yi görmek (tekrar etmek gerekirse zayıf Sivasspor'a karşı olsa bile) sevindiricidir. Belki iki hafta sonra yine bu yapılmayacak olsa dahi, bugün buna sevinilmelidir. Çok güzel hareketler bunlar demelidir (20 dakika falan izlemişsin maçı alt tarafı, ne bu kadar yorum deme sevgili okur, 20 dakika bile yeterliydi güzel şeyleri görmek için).

Maç biter. Eve gelinir. Güntekin Onay ve Rıdvan Dilmen'in de maça dair aynı şeyleri söylediği görülür. Hatta burada daha önce yazdığımızda yanlış anlaşılan bazı şeyleri bu ikilinin ısrarla söylediği görülünce tebessüm edilir. Onların ne olduğunun detayına bu sevimli yazıda girmeyeceğim ama... Sadece Semih ve Selçuk diyeyim, siz anlayın.

Son olarak maçın adamının Uğur Boral olduğunu iddia etsek abartmış olmayız herhalde. Sivasspor da böyle devam ederse Denizlispor'un yanına demir atma konusunda gönüllü takımlar listesinde iddialı olur gibi geliyor bana (yoksa şüphen mi var?).

Saturday, January 30, 2010

Rıdvan Dilmen #5


Rıdvan Dilmen
: "Bazen evde eski Fenerbahçe formalarıma,eşofmanlarıma bakıyorum. İnanır mısın ağlayacak gibi oluyorum. Çocukluğumun takımında oynadım. Tabii o zamanlar böyle şeyleri hayal bile etmiyorsunuz ama 5 hafta bile olsa o takımın başına geçtim. Hala o günleri düşündüğümde ağlayacak gibi oluyorum...''

IL WEEK END DEL FANTACALCISTA


Sabato mattina.
Per i tradizionalisti scatta l'acquisto della gazzetta dello sport.
Per chi se ne frega delle tradizioni invece prima seduta di fronte al Computer sul sito della Gazzetta.
Per chi lavora e non,per i tradizionalisti e non, il primo studio e' con il caffe in bocca.
Dico primo studio perche' abbiamo tempo fino alle 18:00 per presentare le formazioni e per apportarvi modifiche,poi alle 18:00 si chiudono i battenti e a quel punto Mani nei coglioni e Avanti Savoia.
Dopo Pranzo seconda fase di studio , si stila la formazione e alcuni gia' la mandano visto che a quel punto difficilmente ci saranno variazioni a parte qualche debacle dell'ultimo momento.
Nel pomeriggio una sbirciatina sui vari siti o sul televideo che si concludono tra le 1730 e le 1800,dopodiche' anche i piu' titubanti inviano le loro scelte mentre chi aveva gia' mandato la prima bozza corregge alcuni errori se qualche cambio tattico dei sempre imprevedibili allenatori di serie A o se qualche infortunio dell'ultimo momento lo impone.
La formazione viene mandata al "Vate" Cispone che detiene il librone mastro e per cortesia la si manda anche all'avversario diretto...cortesia che il nano malefico non sa' neanche dove stia di casa,visto che non la manda mai,vizio di cui e' affetto anche il Lupo Grigio Lucchetto,che forse te la manda solo dopo numerosi SMS dal tono avvelenato.
Gli altri 10 sono invece puntualissimi nello scambio informazioni.
Dalle 1800 si inizia la "Macumba" nei confronti dell' avversario diretto,condita con messaggi di sfotto' nel caso uno dei nostri giocatori faccia gol.
Famosa la bamboletta Vodoo di Bernardindo, che dopo averlo accompagnato nella vittoria dello scorso anno e nelle prime nove giornate di quest'anno,sembra sia stata trafugata e i risultati si vedono...1 punto in 3 partite.
Quando ci si incontra al bar dopo la partita serale gia' cominciano le recriminazioni e le inveite.
Domenica Mattina.
Io e qualcun altro la saltiamo,altri si rimirano le imprese o imprecano contro i pochi giocatori che hanno giocato.
15:00 Inizia il blocco principale delle partite.
Chi si guarda Diretta goal,chi si guarda Quelli che il calcio,chi si ascolta "Tutto il calcio Minuto per Minuto",fatto sta' che tutti,chi piu' chi meno presta sempre orecchio a cosa succede sui campi di calcio.
Aperitivo e Pizzetta attenti a cosa succede nel posticipo serale,soprattutto se si ha in campo qualche giocatore che puo' fare la differenza.
Dopo cena anche se non si sono fatti i conti,si puo' capire se la squadra e' andata bene o no e ce ne andiamo a letto aspettando la seduta ufficiale del Lunedi' sera per sapere i risultati (Se non si sono fatti gia' i conti per la propria partita in anteprima per la fame di sape').

Carlos Tevez Football Gallery

Carlos Tevez PosterCarlos Tevez Poster

Carlos Tevez CelebrationCarlos Tevez Celebration

Carlos Tevez Football PictureCarlos Tevez Football Picture

Carlos Tevez WallpaperCarlos Tevez Wallpaper

Carlos Tevez ActionCarlos Tevez Action

Friday, January 29, 2010

Blog Söyleşileri #3: Varol Döken


100 kişiye sorduk, Türkçe içerikli bloglar aleminde yazılara yaptığı yorumlarla aklınızda kalan birisi var mı diye. Cevapların büyük kısmında zikredilen isim Varol Döken oldu. E şimdi böyle bir gerçek varken biz boş durur muyuz? Durmayız tabii. Varol Döken'in ayağına kadar gittik (mecaz anlamda), sorular sorduk, güzelce cevaplar aldık. Sorulması gereken daha çok soru vardır elbette, atlamışsızdır bunları, aklımıza gelmemiştir falan ama ne yapalım, o kadar kusurumuz olsun değil mi?

Blogu açtığım ilk günden beri belli başlı bir dilbilgisi kaygım vardı, ama Varol Döken bunu alt üst etti. İlk defa blogdaki bir yazının üzerinde bazı düzeltmeler yapmadan yayımlayacağım, çok heyecanlıyım...

Lafı daha fazla uzatmadan sizi eğlenceli varol Döken söyleşiyle başbala bırakıyorum. Ve bir kez daha buradan da Varol Döken'e teşekkür ederek tabii.


***

"Dünyada bir tane Varol Döken var"


Memlekette blog yazarak popüler olmaktan ziyade, bloglara yorum yaparak ünlenen benim bildiğim bir kişi var; o da Varol Döken. Nedir bu mesele? Nasıl gelişti olaylar? İlk aklıma gelen Aceto Balsamico blogunda Ramon adlı bir İspanyolla yaşadığın tartışmalarla seni tanımıştık sanki? Doğru mu hatırlıyorum, Ramon’un hasmı diye biliyorduk hatta.

bak böyle yazıyorsunuz sonra aceto ile ben oturuyorum sofraya... bütün heybetiyle dikiyor gözlerini sen ünlü mü oldun lan diyor... valla ünlü değilim ben abi, saygılar... ya bilmiyorum nasıl gelişti... aceto balsamico ile başladım... e vakit yarattık yaza yaza büyüttük adana karpuzunu... oradan oraya... ramon ile de oldu öyle bir tartışma... vardır etkisi sanırım bilinirliğin artmasında, bayağı bir kapışmıştık, duyan gelmiş, ayırsanıza oğlum bakacağınıza... gerek de yoktu hiç... ama ramon burayı okuyorsan gelcem oğlum roma’ya!

Reklam sektöründe çalışan birine sorulması gereken en klişe soruyu sormak istiyorum; reklamın iyisi kötüsü olur mu? İyi bir reklam için kriterler nedir sence?

kavunun iyisi kötüsü olduğu gibi reklamın da iyisi kötüsü olur... bile bile kötü reklam yapıyorsan iyi reklam olur ama o, amaç önemli... sektörün ne, kitlen kim... elindeki ürünü kime satmak istiyorsun? ilk hesapta sadece konuşulmak tanınmak mı istiyorsun? yoksa satayım malımı, vurayım voliyi, çekileyim köşeme, alayım bir bağ evi, oh mis gibi derdinde misin? kısacası iyi reklam amaca hizmet eden reklamdır... o yüzden iyi reklam iyi reklamcıdan önce iyi müşteri vardır... bu herkesin atıp tuttuğu yaratıcılık o kadar mühim bir mesele değil... her ürünün içinde vardır zaten büyülü bir yan... göreceksin onu... evirip çevireceksin... bulacaksın onu... o geldi mi fikriyle gelir zaten... hayat bir fikirdir... yaşamak iyi fikir... bak güzel slogan oldu... olmadı deme, üzme beni... iyi reklamın kriteri, araştırmaktır sonra... ürünü iyi tanımaktır... markayı tanıyacaksın, kime neden sattığını bileceksin... şimdi gaza gelip topkapı-tuzla otobüsünde halkı tanımaya çıkma ama... üzer seni belediye otobüsleri... iyi reklam belli eder kendini 100 metreden şıp diye anlarım ben onu... 2 örnekle açıklamak varken bu kadar laf ettiğime göre iyi reklamcı değilim ben... kötü reklam: cengiz küçükayvazlı byron reklamı... laptopu yemeğe çıkartan reklamcı arkadaş da okuyorsa burayı o yemekte ne içtiler sormak isterim... iyi reklam: kiracinindrami.com... çok iyi reklam: durex babalar günü ilanı...


Bilmiyorum bu dediğime yorum yapar mısın ama söylemeden edemeyeceğim. Ülker ve Eti’nin reklamlarının genel olarak çok kötü olduğunu düşünüyorum. Senin fikrin nedir? Umarım bu işlerin altında imzan yoktur.

bak üstte çalımı bastım, gole gidiyorum şimdi... genel olarak diye bakamam ben... özeline inerim, parça pinçiğe inerim... moleküllerine kadar inerim o markanın... eti’nin misal, köyde çektiği bir reklam var... erdal özyağcılar... bakkal sahibi... eti’yi falan deniyor hani... sen belki beğendin belki beğenmedin o filmi... ama o reklam iyi reklam... sebebi şu... doğu’daki bakkallara sokmuyorlar eti’yi... ülker imparatorluk kurmuş oralarda... eti de diyor ki ben de varım... güzel de diyor... ülker’in de var mis gibi reklamları... dan kekleri, magma ları kim unutabilir... kötüsü de var tabi, bunlar büyük markalar bir sürü ajansa dağılmışlar, her bir ürünü bir marka olarak görmek lazım... ben yapmadım ülker eti, varsa ülker eti yetkilisi okuyan, göz kırparım onlara burdan, işve ederim...

Her fırsatta çalıştığın yerde diplomanın hiç sorulmadığını söylüyorsun. Nasıl bir yerde çalışıyorsunuz kuzum, laf olsun diye de olsa diploma sorulmaz mı hiç?

meslek zaten laf olsun diye yapılıyor... girdiğim hiçbir ajansta sormadılar nerden mezunum diye... ben araya sıkıştırdım, fakültenin kantininde hep reklam konuşurduk biz falan, kimse oralı olmazdı... adam neticede yazabiliyor muyum yazamıyor muyum ona bakıyor... diplomada iyi yazıyor yazmıyor neticede... amma yazıyor yazıyorum lan... yoksa yazamıyor muyum? bak kendi içimde çelişkilere savurdun beni...


Tavukçuzade duruyor mu hala? Hanidir geçmedim oralardan da, sormak istedim (bayağı özel bir soru oldu ama).

çok yakında kapanış partisiyle aranızda... açıldığına inanıyorsun da kapanacağına neden inanmıyorsun!

Bir rivayete göre aslında Varol Döken diye biri yok. Bizlerin Varol Döken diye bildiği isim aslında, Flying Dutchman blogunun yazarı Fırat Topal’ın alt benliğiymiş. Öyle diyorlar… Milletin yalancısıyım, bana kızma şimdi hemen. Bu iddialara nasıl yanıt vermek istersin? Gerçekten var olduğunu ortalığı kırıp dökmeden nasıl ispat ederdin?

çok açık söyleyeyim sokayım varol döken’e... varol döken diye alt benlik mi olur lan? beni kendimden soğuttuğunuz yemin ediyorum! kendi varlığımdan şüpheye düşürdünüz... bu iddialara 0-1-2 diyorum... daha iddialı olan varsa pera balık’tayım ben mütemadiyen, bir büyüğü devirir masayı devirmem... kadehi de içtikten sonra yere atan nankördür... sözüm sana bülent ersoy...

Her Boku Bilen Adam der ki; “Varol Döken'in yorum bırakmadığı bir blog, gelişimini tamamlamış bir blog sayılamaz.” Her Boku Bilen Adam diyorsa bunu bir bildiği vardır diye kestirmeden yorumlasan şu cümleyi, ne dersin?

kendisinin nezaketi, kendisinin güzelliğidir o... ne kadar bildiğini de en çok kendisi bilir insanın... ben bilemem... 3 yaşımdan beri bir gelişme gösterememiş adam blogu nasıl geliştirsin derim naçizane...

Piyasadaki belli başlı blogların tanıtım metnini yazmanı isteseler, mesela Aceto Balsamico, Flying Dutchman, Lambuja vs. nasıl tanıtırdın bunları? (Bonus olarak Ariel Ortega blogu da listeye ekleyebiliriz tabii)

blogidmanyurdu maçlarına “futbolu bir de bloglardan izleyin” pankartıyla çıkıyorduk... bu tatta bir şeyler yazardım sanırım... ama ne güzel yazardım... millet işi gücü tv yi gazeteyi bırakıp bloglara koşardı... koştururdum yurdum insanını... kahvelerde len güdünün memo, acedo bugün ne yazmış okudun muu, ronaldo az ceza aldı yazmış, valla ben ronaldocuyum ama adam yazıyor vallah diye konuştururdum... flying dutchman’ı edirne’den öteye taşırdım ama benim ingilizcem kötü... ingilizcem iyiydi de çevrem kötüydü...


Günlük ortalama kaç blog okuyorsun, takip ediyorsun? Bildiğim kadarıyla gayet seçicisin bu konuda ama çekinmeden cevap versen, isim de verirsen tabii daha da mutlu oluruz.

ben bir tek günde ortalama kaç kadeh içtiğimi bilirim... gittim baktım ama senin için... bilfiil takip ettiğim 13-14 blog var... başta dediğim gibi aceto ile başladım, önce futbol blogları... flying dutchman, pennearabiata, lambuja, borges, sen... bunlar yetti bana futbol burama kadar geldi... hayat feci halde futbola falan benzemez, dar alanda kısa paslaşmalar da bok gibi filmdir... neyse hayatı kim neye benzetiyor diye merak ettik vdgrl’i bulduk... siminya sonra... bunlar da ama futbol bloglarına bırakılan yorumlardan... öyle öyle derken... niye öyle öyle diyorum lan... insan hiç öyle öyle der mi... hep dizi numaraları bunlar... su içmek istiyorum galiba diye bir diyalog duyarsan bırak o diziyi izleme artık... vdgrl, siminya, tubikcenk, lasantaroja, doriscan, samihazinses, malumafatrus, hich-space, herbokubilenadam da eklendi en son... gayet seçici değilim ama... gayet olmak istemiyorum... sadece okuduğum blogu tam anlamıyla tanımaya çalışıyorum... eski yazıları falan da okuyorsun yeni keşfedince... eh vaktimiz var dedik de 24 saat okuyoruz demedik... yetişebileceğim bir sayıda tutmaya çalışıyorum... seçici demeyelim, sevici diyelim... yok lan bunu hiç demeyelim... yani bilmiyorum ki ne dediğimi... seviyorum lan sizi bloglar... sıradaki soru...

Fırat Topal’ın blogundaki yorumlarına dikkat ediyorum da parça parça yorum bırakıyorsun. Sanki “dur lan şunu da söyleyecektim” diye heyecanla ne yazacağını hatırlayan adam imajı var gibi. Neden tek parça halinde uzun yorumlar yazmıyorsun? Uzun yazıları okuruz diyen birinin uzum yorumlara karşı olmayacağını düşünerekten soruyorum bunu.

heyecanlanıyorum ben o bloga girince elim ayağım birbirine karışıyor... koymuş adam ödülü köşeye nasıl heyecanlanmayasın... sanki ödüllü bir bloga geldiğini unutma ey yolcu der gibi... şimdi bunu dutchman a yazsam 3 parça halinde yollardım... parça kontör gönderiyor bana her yorum için... maksat yorulsun güçten düşsün, takattan kesilsin, dili damağına yapışsın... yani ne diyim... bazen kısa bazen uzun, konuşur gibi yazdığım içindir muhtemelen... o an karşımda olsa bak derim dutchman derim bir es veririm, seni gözüm hiç tutmuyor derim bir es daha veririm, ayağını denk al derim, bu blog aleminde ikimizden biri fazlayız... lan senin blogun yok ki gerizekalı der, şaşırırım ben... uzun uzun şaşırırım...

Her zaman aklıma gelen ama her seferinde sormayı unuttuğum o soruyu hatırlamışken sorayım. 1999 tarihli “Hayallerim Suya Düştü” adlı kısa filmi çeken Varol Döken sen miydin?

dünyada bir tane varol döken var... film yakında torrentlere düşer... torrent ne ben de sana soruyorum... böyle herkes biliyormuş gibi konuşuyor deliriyorum... oğlum valla bilmiyorum ben rep nedir troll nedir torrent nedir... bakır kalay bilirim ben, güğüm kazan bilirim...


Neden Fenerbahçe diyelim, herkesin ya bir hikayesi vardır, ya da farkında olmadan başlamıştır sevdası. Senin bir hikayen var mı?

Cevap: fenerbahçe dedemin mirası bana... öyle lafta miras değil ama... manchester city maçının plağını bırakmış benim için... hep bir erkek torun istiyormuş... göremedi beni... lan bak gözlerim doldu iyi mi... babaannem sonra... 6 yaşıma kadar o büyüttü beni bizimkiler çalışıyorkene... kalbinden dolayı maçları izleyemez bana sorar... artistik patinaj şampiyonası izler, 1500 parçalık puzzle’lar yapar... atkı örer bana sarı lacivert... öyle de güzel bir babaanne... babaannemin ellerinden öperim... eh baba da var tabi... mithatpaşa’da duhuliyenin gediklisi... o da bambaşka sever feneri... en büyük fenerbahçe!

Fenerbahçe bayan voleybol takımını izleyerek kendinden geçmek mi, yoksa Daum’un Fenerbahçesinin deplasman maçlarını izleyerek kanser olmak mı? Hangisini yapmalı?

voleyboldaki kızlarımız deplasmandaki maçlara çıksın... çözüm insanıyım ben...

Peki ya İpek Soroğlu?

bir gün olur da bu satırları okursan ipek, yani buraya kadar dayanabildiysen neden ipek sorusunun cevabı olmuşsundur... ama yok dayanamam ben öyle yazmışsın manda t.ş.ş.ğ.ı gibi uzun uzun dersen, mutluluklar dilerim sana, kötü konuşmam arkandan, zaten takımda yedekti demem...

Şimdi bir cümle yazacağım noktalı kısmı sen tamamla. Zico’lu Fenerbahçe’yi unutamıyorum, çünkü….

çünkü ben hayatımda birbirine bu kadar yakışan bir ikili daha görmedim... rakı ile balık gibi, kavun ile peynir gibi sarı ile lacivert gibiydi zico ile fenerbahçe... bak yine gözlerim doldu...

Aziz Yıldırım hakkındaki düşüncelerini merak ediyorum. Nasıl bir başkan sence?

10un hikayesini izlediğimde gerçekten etkilendim... neden etkilendim... adam 10 yıl önce verdiği sözlerin hepsini bir bir yerine getirmiş... bakın bu çok büyük bir özelliktir bu ülkede... verdiğin sözün arkasında durmak... arkası uçurumdur büyük yerlerde dolananların... düşmesi kolaydır... aziz yıldırım kendi sözlerinin kuyusuna düşmedi... ne düşünürsen düşün, ne dersen de bu hakkı vermeli önce her insan... bahsettiğim öyle ucuz ucuz sadece stat yaptı geyiği değil... fenerbahçe tarihine geçecektir aziz yıldırım... tarih kişileri değil olayları yargılar çünkü... ama ben kişisel olarak zico’dan beri dargınım başkanıma, küskünüm başkanıma... ortega’yı getirince nasıl sevdiysem onu bir çocuk gibi, şimdi de küsüm ona bir çocuk gibi... ha bunun yanında binlerce hikaye daha vardır ama benim aklım bu kadarına basıyor bana ne lan aziz yıldırım nato ilişkisinden!


Senin, benim ve futbolu gerçekten seven herkesin gönlündeki efsane bidon Güiza ve onun gibi Fenerbahçe tarihinin unutulmak istenen teknik adamları listesine kafadan giriş yapmasına şaşırılmaması gereken Aragones ve bir de Josico vardı doğru. Nedir bu İspanyollardan çektiğimiz sence?

ispanya dan buraya gelen adamı sorgularım ben... alırım karşıma... derdin ne oğlum senin derim... boğaz rakı balık şiş kebap kızlar güzel de nereye kadar lan derim... adamı hasta etme çık git derim... yürü git derim... ama hala geliyorsa o adam demek ki paraya geliyor derim... sırf parayla da olmaz abi bu işler derim... ispanyolları da sevmem fazla... ama ramon buraya kadar okuduysan bitsin gayri bu küskünlük... yeniden kapışmak için önce barışmamız lazım...

Seinfeld hayranlığını biliyoruz. Çevremdeki Seinfeld hayranlarında gördüğüm bir şey var, o da Seinfeld felsefesi adını verdikleri şeyin hayatın her alanında uygulanabilecek türden bir şey olduğuna inanmaları. Sende de var mı bu durum?

ben dizi bitti mi tv’yi kapatır uyurum... ha bana dersen ki seinfeld’ten komik dizi var, uyanırım uykumdan aniden... felsefe yapmam direkt dalarım sen ne anlarsın lan diye... hayatımın her alanında böyle kaba davranmam ama... şarap kadehini kavradığım gibi kavrarım kadınımı belinden...

Sosyal medya ile aran nasıl? Facebook hesabın var, onu biliyorum. Twitter, friendfeed vb. siteleri kullanıyor musun? Twitter dediğin ne boş beleş şeydir arkadaş, dedikten sonra twitter hesabı alan usta blogger bir abimiz için yorumun varsa bir de, onu da alalım buradan.

twitter yapmam diye büyük yemin ettim ya, adım başı bir cümle geliyor aklıma hepsi 146 karakter... gerçek hayatımda öyle konuşmaya başladım??? lan cıvıldamak.com diye site mi olur, adamı deli etmeyin... söyleyecek bir sözünüz varsa yüzüme söyleyin! kullanmam ben twitter, istemem ben friendfeed... ama arkadaşlıklarda sevgi şart bunu bilirim bunu söylerim... öyle üstüne varmam sosyal medyanın gerekli gereksiz üzmem onu... sosyal medyayı amaçlarım doğrultusunda mis gibi kullanırım, gül gibi geçinir gideriz... amaçlar derken ne sapıkça gözüküyor ordan de mi... ulan ne gibi bir amacım olabilir, boş vakitleri değerlendirmece işte... usta blogger abine diyeceğimi 24 nisan’da şen ve parlak bir cumartesi sabahında Ambertfottürüde yüzüne karşı söyleyeceğim, eğer izin verirse herkes de öğrenecek... böyle de büyük reklamcıyım, kitleleri 24 nisan’a kilitlerim...

Roberto Carlos’a o kadar dedim, git dedim, Varol Döken’den helallik iste dedim ama dinletemedim… Bunu da belirtmek isterim. Karakteri bir yana, bunca yıllık topçuluğu için bir yorumun var mıdır?

karakteri bir yana bırakamam... deme bana karakteri bir yana bırak... ha abi torbaları bir kenara bırak da iki kadeh atalım dersen bırakırım torbaları... ellerimdeki yükten kurtulurum... kadeh tutmaya yarar çünkü bu eller en çok... ama bana dersen karakteri bir yana bırak... deme bana karakteri bir yana bırak... karaktersiz adam roberto carlos... bak şimdi ben bu sinirimi ne yana bırakayım... bunca yıllık topçuluğuna yorumu topu bilen yapsın, ben insanı bilirim ve derim ki roberto carlos yalancının önde gidenidir...

Son olarak “Varol Güven kimdi abi ya?” dedikten sonra, vakit ayırıp soruları cevapladığın için teşekkür etmek isterim.

dur dur gitme... bir soru da ben sorayım kendime müsaadenle...

Soru: oğlum senin başka işin gücün yok mu lan?

Cevap: sana da ne yapsak yaranamıyoruz be abi... hiç sevemedin kendini gitti bir türlü...

Asıl ben bizzat kendim teşekkür ederiz sorana okuyana sokarım böyle uzun röportaja diyip en başından kapatana uçan kuşa martılara benden selam söyle Anadolu’ya...

Beyoncé Heat embodies Beyoncé's unique appeal


Hailed as the Renaissance woman of the decade, Beyoncé has already conquered music, film and fashion and now brings her one-of-a-kind style, spirit and confidence to her first-ever fragrance. A captivating scent that exudes passion and unleashes a spirited fire within, Beyoncé Heat embodies the trendsetting vision and effortless chic of pop culture's most emulated icon.

On February 2nd, New Yorkers will catch the fever as Beyoncé turns up the heat in Union Square. To celebrate the launch of her debut fragrance, Beyoncé Heat, the visionary artist is illuminating the central destination with fiery red light and smoky fog, infusing the winter landscape with a steamy, sexy aura that embodies Beyoncé's unique appeal.

The unprecedented, spectacular display will vividly capture the spirit of Beyoncé Heat, creating a dramatic play of light that promises to turn heads and pique curiosity. The radiant spotlights transforming Union Square will serve as a luminous backdrop to the Beyoncé Heat launch party, where luminaries from the worlds of music, film, and media will gather to toast Beyoncé's latest venture.

Feminine and irresistible, the floral, fruity, woody scent features rare, sensual flowers. Beyoncé Heat opens with a radiant floral bouquet of magnolia, neroli and red vanilla orchid balanced with a kiss of luscious blush peach.




Thursday, January 28, 2010

PARANOIA MEDICA DA INTERNET

Vi e' mai capitato che vi sortisse fuori,per esempio, un brufolo , un herpes o un qualsiasi tipo di dolore e presi dal fobia del medico fai da te vi siete incollati sui motori di ricerca di internet alla ricerca di siti medici o forum per trovare le panacee dei vostri mali senza l'ausilio di un dottore in carne ed ossa???
Non mentite ,sicuramente si',l'ho fatto anche io e vi assicuro che i risultati sono disastrosi,da film comico /grottesco anni '80.



















Tu ti metti a sedere sereno e tranquillo e cominci a spulciare ...dopo un po' alla descrizione dei sintomi delle piu' disparate malattie , cominci a sospettare che dal quel brufolo che ti e' sbucato sulla coscia, da quell'irritazione al collo o da quel dolore al petto, passi a psoriasi,herpes genitale,foco di S'antonio,Infarto,tumore alla pelle,AIDS,addirittura qualcuno si e' diagnosticato la peste.
Insomma molte volte i casi di questi forum medici,diciamo l'80 %,si risolvono nella classica bolla di sapone,infatti il primo post di un'ipotetico malato e' drammatico,vengono elencati sintomi pazzeschi e trasuda dalle parole il terrore di essere in una situazione gravissima.


















I medici che seguono questi forum mi sono sembrati mediamente poco allarmisti e consigliano immediatamente di farsi visitare o di farsi delle analisi per tranquillizzare subito l'utente e per non farlo cadere in depressione,ma quelli pericolosi sono gli altri utenti ,non medici,ma che si sentono espertissimi,dei Dr. House in erba...ah quanti danni fanno quei tipi di serial televisivi nelle labili menti di chi le guarda.
Cominciano immediatamente a fare diagnosi,a consigliare cure e se il malcapitato era entrato solo per curiosita' all'uscita e' convinto di aver contratto l'AIDS e va di corsa a farsi un test ,pensando a cosa dire al o alla partner,a cercare di ricordare quale e quando e' stato l'ultimo rapporto a rischio...insomma una mezza tragedia.
Come dice sempre il mio dottore "Se uno si sente strano,deve ricorrere al medico di famiglia che gli consiglia degli specialisti del caso,con internet, alla descrizione dei sintomi uno se li sente e vede tutti,e' un'ipocondria contagiosa,meglio evitare inutili paure".
Come vi ho gia' detto,io c'ho fatto un giro per una irritazione alla pelle,e non vi dico in che ginepraio mi ero infilato,poi appena tornato a casa sono andato da una dermatologa e con du' pasticchette di antistaminico il caso si e' chiuso...una semplicissima allergia da contatto...la mia era una boiata ma girando per quei forum vi assicuro che ne ho viste di tutti i colori,anch'io ero arrivato a pensare di avere una Psoriasi difficilmente curabile...poi "PLUFF"...nnera niente.

In search of an adventure . . .

I am in search of an adventure. A real one.

Seriously.

I want to discover a lost treasure, join a renegade gang, get kidnapped by some pirates, solve a mystery . . . or witness a crime and be forced to run away with some surly yet devastatingly attractive individual.

Ah . . . jeeps!


Cristiano Ronaldo’s sexy attitude for Emporio Armani



Giorgio Armani is pleased to unveil the first images of Cristiano Ronaldo appearing as the official worldwide testimonial for Emporio Armani Underwear and Armani Jeans, coinciding with Spring Summer 2010 advertising campaign.

The first advertising campaigns featuring Cristiano Ronaldo, for both Emporio Armani Underwear and Armani Jeans, were shot on location Madrid by renowned fashion photographers Mert Alas and Marcus Piggott, and will roll out starting from February around the world in sport, fashion and lifestyle magazines and on signature billboards in major cities such as New York, Los Angeles, London, Milan, Rome, Paris and Tokyo.

Giorgio Armani said, "Cristiano is a great looking man with the perfect physique of an athlete. For me, he is the essence of youth – spontaneous, exciting, a real maverick. It is for his energy that I have chosen Cristiano to become the new face of Armani Jeans and Emporio Armani Underwear – for his youthful, exciting and yes, sexy, attitude."

Cristiano Ronaldo says, "I am very flattered to be asked to represent Armani; Giorgio Armani is a legend in the fashion world and I have long been a fan of his work. I am very pleased with the pictures we have done together - they are certainly striking and are full of an attitude and spirit that I can relate to."

The close union between Giorgio Armani and the world of sport, and particularly soccer, is well-documented. Over the years he has dressed many of the world's great players including David Beckham, Ronaldo, Luis Figo, Thierry Henry, Christian Vieri, Fabio Cannavaro, Andriy Shevchenko and Kaka'.





Wednesday, January 27, 2010

Three Classic Goals


Gerrard...





ROOOOOOOONEY!!!!





Robin Van Persie... Greatest Premiership Goal Ever?




January Transfer Window So Far

Let’s look at who’s moved so far:

Patrick Vieira to Manchester City, 6 Month Contract with the option to 1 more year.




Sol Campbell to Arsenal, 6 Month contract


Landon Donovan and Phillipe Senderos to Everton, Loans untill the end of the season




Amr Zaki to Hull, Loan untill the end of the season



Chris Smalling to Manchester United, joining in the summer



No major signings so far, just loans. 5 more days to go, so look out for these possible movers:

- Eider Gudjohnsen
- Kenwyne Jones
- Robinho
- Klass-Jan Huntelaar



Goal's of the Month: January?

Goals of the month? Check them out and let me know, if you agree...

Marc-Antoine Fortune against St Johnstone



Cristiano Ronaldo against Mallorca

Dorian - Gel Gör Beni




ben yürürüm yana yana
aşk boyadı beni kana
ne akilem ne divane
gel gör beni aşk neyledi
gel gör beni beni aşk neyledi
derde giriftar eyledi
ya elim al kaldır beni
ya vaslına erdir beni
cok ağlattın güldür beni
gel gör beni beni aşk neyledi


***

Bu arada Sigara Yanıkları blogundaki "En Etkili Sona Sahip Türk Filmi" anketini boş geçmeyiniz efem..

Sürekli Söylendiğinde Kelime Anlamını Yitiriyor Gibi

Design am Rhein for young & aspiring fashion talents



Adieu Tristesse! In hard economic times it is the creative industry that undergoes a noticeable boom, as is particularly the case now. People are searching for something new and fresh, they want to get back to essentials and reinvent themselves. Those looking for endless retro recycling will search in vain as this has long since gone out of fashion.

In cooperation with fashion and design school AMD Akademie Mode & Design Düsseldorf the Igedo Company is now tapping into this dynamism and will once again, also at the February 2010 edition of cpd, be initiating the competition “Design am Rhein” for young and aspiring European fashion talents.

“Design am Rhein” promotes dialogue between the creative minds in the sector. It arouses the public’s attention, dazzles, surprises and prompts new ideas. The cpd is an opportunity for the next generation: ten finalists will be competing here for first place with their collections. Awaiting the winner will be an individual sponsorship programme along with a presentation drawing effective attention in the media.

From the 92 international entrants ten young designers from six countries have made it into the final of this year’s competition. In a final show organised by the Igedo Company a top-class international jury of experts will select up to five winners who will receive a stand for two seasons at cpd. The first prize-winner will also be allowed to present their collection at CPM. The award ceremony will be held at cpd on at 4.00 pm on 7 February at Showcase Düsseldorf in Hall 11.

Exciting Looks for the Future showcased by…
Andrea Kristic was born in Sarajevo in 1986 and studied fashion design at the Artez Institute of the Arts in Arnheim. Her fashion follows an intellectual approach seeking a new interpretation of the modern woman where gender roles are broken up and male components play a major role. Her designs combine classic and high-quality fabrics with futuristic materials to create a partly flowing, partly static feel. Her current 2010/11 Autumn/Winter collection was inspired by the idea “panta rhei” – everything flows. Undulating folds in combination with flowing fabrics and billowing wool reflect shapes from nature and are a sign of total mobility.

Born in Belarus in 1982 Anna Jazewitsch studied fashion design at Bielefeld Polytechnic graduating from there in 2002.Her collection for Autumn/Winter 2010/11 entitled ‘Ofimatica’attempts to develop artistic and logical women’s workwear for today’s daily office work. The clothing might serve as a prescribed uniform for modern, future-oriented companies but also aims to generate a creative atmosphere and guarantee efficient work and wearer satisfaction. 





Tuesday, January 26, 2010

FANTACALCIO DELLE STELLE 2009/2010

XII GIORNATA

Il Cispone ,dopo aver conquistato il titolo di campione d'inverno il turno scorso,si riconferma alla prima di ritorno stroncando a domicilio un'ostico Boccino's Geriatric Team.
Un Boccino che ha venduto cara la pelle prima di cedere nuovamente il passo e piombare nel baratro dell'ultima piazza dove ormai ha preso fissa dimora.
Cispo allunga e guida la classifica con 7 punti di vantaggio sull'immediato inseguitore ,Robertino,fermato in casa nella rincorsa da un redivivo Sirvio.
In coda ,a parte la nota condizione della rappresentativa "Villa Varoli" del CT Boccino,anche il Gatto e Lucchetto sono in affanno vedendo la quota salvezza sempre piu' lontana.

LA COPERTINA DI TOGO




Il sempre infido Sirvio e' l'autentica mina vagante del torneo puo' vincere o perdere con chiunque. Questa settimana ha avuto ragione del lanciatissimo nano malefico grazie anche alla ridicola prestazione di Dinho & co. nel derby. Ma il nostro amico pigmeo gia' medita vendetta, la prossima giornata sfidera' la capolista con un solo obbiettivo: vincere!

Togo 2 X uni



RISULTATI

GIANNONE - BERNARDINO 0 - 0
BOCCINO - CISPONE 2 - 3
LUCCHETTO - TRONKETTO 0 - 3
ROBERTINO - SIRVIO 1 - 2
NASCA - GATTO 1 - 0
JONTINO - PALLESECCHE 1 - 0

CLASSIFICA XII GIORNATA





PROSSIMO TURNO

CISPONE - ROBERTINO
PALLESECCHE - GIANNONE
BERNARDINO - LUCCHETTO
TRONKETTO - BOCCINO
SIRVIO - NASCA
GATTO - JONTINO


MACERONI'S CUP (COPPONA)

Abbiamo dato il via anche all'altra grande competizione la "COPPONA" con la fase a gironi.


GRUPPO A
NASCA - JONTINO 1 - 0

NASCA...............3
CISPONE/JONTINO.....0

CISPONE - NASCA


GRUPPO B
TRONKETTO - GATTO 3 - 0

TRONKETTO...........3
PALLESECCHE/GATTO...0

PALLESECCHE - TRONKETTO


GRUPPO C
SIRVIO - BOCCINO 2 - 1

SIRVIO................3
BERNARDINO/BOCCINO....0

BERNARDINO - SIRVIO


GRUPPO D
GIANNONE - LUCCHETTO O - O

GIANNONE/LUCCHETTO...1
ROBERTINO............0

ROBERTINO - GIANNONE

Monday, January 25, 2010

IL NOVELLO GHEDINA (Boccia in Bianco)



Alcune fasi della preparazione del sorridente discesista della domenica che si appresta ad affontare la fatidica "Settimana BIANCAZZURA" in quel di Madonna di Campiglio.
Il nostro e' piu' che mai convinto di poter controbattere colpo su colpo atleti del calibro di Bubba "La Slavina Azzura",Robertino la "Sgrandinata Venefica" e Pallesecche "La Bufera Griffata" senza esimerci da nominare Mataloni "Il Merlo Bianco di Punta Telegrafo".
Sara' una settimana dura e faticosa per il nostro Boccino ma densa di soddisfazioni,soprattutto se riuscira' a evitare di essere travolto dalla "Slavina Azzura".

Super Stretch line - timeless look & feel of premium denim



Fidelity Denim, an internationally recognized leader in denim design, announced the early delivery of its new Super Stretch line of denim jeans produced with Fidelity’s proprietary Italian made Super Stretch fabrications.

Balking a conservative, single style approach for April delivery, Fidelity is breaking away from industry standards by boldly offering a February delivery of Super Stretch in three new washes across four bodies for the premium/luxury denim market. In keeping with the company’s commitment to motivate consumers to buy luxury denim in 2010, Fidelity’s competitive Price-point compliments the game changing fit and comfort of Super Stretch giving hesitant consumers good reason to buy new denim.

With all the buzz surrounding stretch jeggings and skinny jeans, competitors have shown how reserved the market is by only offering one or two styles. “I can’t say I blame them because jeggings and skinnies are really niche, but jeggings have also shown how much consumers are craving novel new stretch fabrics,” states Fidelity Denim designer and founder Jason Trotzuk. 


“The trick really is to offer a game changer with traditional denim bodies in order to lure the majority of consumers back to the stores. I believe that we have done exactly that with a heavy-weight stretch denim that doesn’t just improve comfort and fit but does it in leaps and bounds. Our Super Stretch is called super for a very good reason. Once the buzz gets out, I assure you that stores and denim lovers won’t be able to get enough of it. 2010 will be the year of Super Stretch.” 




Sunday, January 24, 2010

Kaka Football Pictures

Kaka Football ShoesKaka Football Shoes

Kaka & Cristiano RonaldoKaka & Cristiano Ronaldo

Kaka Real Madrid PosterKaka Real Madrid Poster

Kaka Football Celebration WallpaperKaka Football Celebration Wallpaper

Kaka Football PictureKaka Football Picture

Kaka Football PhotoKaka Football Photo

Kaka Real Madrid Football TeamKaka Real Madrid Football Team

Haybeden Gerçeküstü Lakırtılar #22


* "Arkadaşlık aşktan daha zordur. Çünkü daha uzun sürer". Harry Truman

* 22 adamın bir topun peşinden koşmasına anlam veremiyorum, diyerek futbolu ve futbolu sevenleri aşağılamaya çalışayan bir kısım entellektüellerin sürekli bu argümana sarılmasına bir anlam veremiyorum ben de. Hem zaten sen futbola baktın baktın ama bir anlam veremedin diye neden futbolu aşağılıyorsun arkadaşım? Ben de bazen bir opera eserine bakıyorum bakıyorum ama bir anlam veremiyorum. Ama öyle senin gibi kestirip atmıyorum hemen. Entellektüelsin diye milletin sevdalarını aşağılama hakkını mı verdiler sana, hayırdır?

* Kelime oyunlarıyla yazan, espri yapan insanları severim. Bu zekanın göstergesidir. Elbette bu kelime oyunlarını kullanırken salt iğrenç espri eksenli yaşayanlar da vardır, ama onlarınki de zekadan kaynaklanıyor yine. Adam bir şekilde kelime oyunu yapmış, kafayı yormuş o işe. Sen dersin ki, bu boş beleş bir iştir. O senin düşüncen derim. Gazetelerde, dergilerde işin daha hoş olan kısmıyla uğraşan Vedat Özdemiroğlu ve Latif Demirci gibiler var. Kelime oyunlarını çok yaparlar. Bu iki abinin de tarzını çok beğenirim. Burayı okumasalar bile selam ederim kendilerine.

* Arkadaş bu ne soğuk yahu? En kötüsü de kuru ayaz ya da kuru soğuk işte her ne diyorsanız, ondan bence. Zaten bunu iklime göre yorumlarsak da, haklı çıkarım iki dakikada. En tehlikeli soğuk kuru soğuktur. Yağış havayı yumuşatır çünkü. Coğrafyam çok kötüdür ama derslerden bu aklımda kalmış. Öyle olması lazım. Bu bilgiyi hatırladığıma eminim. Gerçi şu an cümleyi çok iddialı girince, bir yandan da tırstım. Acaba yanlış mı hatırlıyorum bilgiyi diye üç buçuk atmaya başladım. Bu yazıyı okuyan ve bu konuda uzman olan biri çıkar da, iki dakikada harcayabilir beni. Rezil olurum. Neyse, yanlış hatırlamışım der geçeriz ya. Amma büyüttüm meseleyi.

* "Köpek Öldüren" diye bir şarap var ya hani. Ben tabii içkisi, sigarası olmayan sporcu bir insan olarak, uzağım böyle şeylere. Tam olarak hangi marka şaraba ve ne sebeple dendiğini bilmem, ama çok duydum ismini. Efendime söyleyeyim bu lafı, yani Köpek Öldüren'i, ilk duyduğumda ortada bir vahşet durumu var sanmıştım. Vay şerefsizler, demek köpeği öldüren bir şey mi bulmuşlar diye söylendiydim hatta. Meğer bahsedilen şey şarapmış. Tabii bu cahilliğimi çevremdeki alkolik arkadaşlarıma hiç çaktırmadım. Karambole öğrendim meselenin gerçeğini. Böyle zamanında yanlış öğrendiğim, sonradan hiç çaktırmadan doğrusunu bulduğum olay çoktur. Anlatsam blog yetmez lan! (yalana gel...)

* Bi de bu "Köpek Öldüren" eğer bir köpeğe içirilirse o hayvancağızı öldürüyor mu acaba? Yoksa ondan mı bu isim takılmış? Onu da merak ettim bak bir yandan.

* "Balyoz Eylem Planı'na göre, tutuklanacak 200 bin kişi Fenerbahçeli mi?Değilse neden Şükrü Saraçoğlu stadına yerleştiriyorlar. TFF'den bir açıklama bekliyorum". Latif Demirci / Hürriyet

* Bugün bir meslekdaşımla ciddi ciddi Fenerbahçe-Galatasaray tartışması yaşadım. Kendisi karşı cinsten, ama düşüncesini savunma biçimi hemcinslerimi anımsattı bana. Tek eksiği konuşurken araya noktalama işareti gibi küfürler yerleştirmemiş olmasıydı. Futbol gibi basit bir konuyu uzatıp uzatıp tartışmak, sanki devlet meselesi kıvamında ele almak biz erkeklere özgüdür bence. Öyle olmalıdır. Ondan şaşırdım. Bu hatun kişiyle bayağı tartıştık. Ama tartıştık derken, düşüncelerimiz çarpıştı yani. Sinirlenmeden, sakin kalmaya çalışarak konuştuk. Tuttuğumuz takımı neden tutuyor olduğumuzu ballandıra ballandıra anlattık, ara sıra da rakibin kötü olduğunu düşündüğümüz yanlarına değindik falan. Hiç yapmadığım şeydir aslında insanlarla Fener-Cimbom atışmasına girmek ama ortaokuldan beri bu denli hararetli tartışmamanın verdiği heyecandan mıdır bilinmez, özlediğimi fark ettim. Böyle dakikalarca aynı tezin sanki farklı ve yeni bir şey söyleniyormuş gibi öne sürüldüğü ve aslında iki tarafında durup durup aynı örnekleri verdiği bir tartışmadır Fener-Cimbom meselesi. Bazı siyasi tartışmalar da böyledir. Severiz ya havanda su dövmeyi, ondan severiz böyle meseleleri...

* Bugün 24 Ocak. 9 sene önce bugün, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, 4 koruması ve şoförü, uğradıkları silahlı saldırıda öldürüldü . Diyarbakır halkına bugüne dek yanlış yaklaşan ya da öcü gibi gösterilen bazı devlet görevlilerinden çok farklı bir profil çizmişti Gaffar Okan. Çok sevilmişti Diyarbakır halkı tarafından. Fakat bu durum işine gelmedi birilerinin. Baktılar ki oradaki insanlar devletine daha sıkı bağlanacak, bunu engellemek için kanlı bir eyleme imza attılar yine. Diyarbakır'da sağduyuya, devlet şefkatine kurşun sıktılar. Hain saldırıda kaybettiğimiz Gaffar Okan'a ve aynı saldırıda hayatını kaydeden diğer vatandaşlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum.

* Bugün 24 Ocak. 17 sene önce bugün, gazeteci ve yazar Uğur Mumcu, otomobiline yerleştirilen bombanın patlaması sonucu öldürüldü. Olayın arkasında olanlara hala ulaşılamadı, ya da ulaşılmak istenmedi. Uğur Mumcu araştırmacı bir isimdi. Terör örgütünün ülke içi ve dışı bazı bağlantılarını öğrenmişti. Bunlar arasında ülkedeki bazı kurumlar ve saygın isimler de vardı. Keza yurt dışından bazı bağlantılar. Sonra ne oldu? Yine birilerinin işine gelmedi bu durum. Telaşlandılar ve gerisi malum... 17 yıl önce kaybettiğimiz Uğur Mumcu'ya da Allah'tan bir kez daha rahmet dilerim.

* Neyse,daha fazla yazasım gelmedi. Bu seferlik yetsin bunlar.

* "İsterseniz yanlış düşünün, ama her durumda kendi kafanızla düşünün". Doris Lessing

Sneaker Fettish!

I don't own a single pair of sneakers! I used to love the converse but I have no idea where the obsession went. Aaannnnyway, I stumbled upon these nike and puma sneakers and I think they are classic and adorable and the colours are preety too...
Sent from my BlackBerry wireless device from MTN

Steven Gerrard Wallpapers

Steven Gerrard PosterSteven Gerrard Poster

Steven Gerrard Football WallpaperSteven Gerrard Football Wallpaper

Steven Gerrard PictureSteven Gerrard Picture

Steven Gerrard Liverpool Football TeamSteven Gerrard Liverpool Football Team

Steven Gerrard Celebration PhotoSteven Gerrard Celebration Photo

Cesc Fabregas Pictures

Cesc Fabregas PhotoCesc Fabregas Photo

Cesc Fabregas Arsenal Football TeamCesc Fabregas Arsenal Football Team

Cesc Fabregas Best Soccer PlayerCesc Fabregas Best Soccer Player

Cesc Fabregas Football WallpaperCesc Fabregas Football Wallpaper

Cesc Fabregas PosterCesc Fabregas Poster

Cesc Fabregas CelebrationCesc Fabregas Celebration

Cesc Fabregas Football PictureCesc Fabregas Football Picture