Friday, January 22, 2010

Fenerbahçe 3 Denizlispor 1


Garip bir maç. Sahanın zemini üzerine detaylı yorum getirecek kadar ciddi bir bilgi birikimim yok ama herhalde o sahada adam akıllı top oynanmayacağını iddia etmek için o denli bilgi birikime de ihtiyaç duyulmaz, duyulmamalı.

Brezilya'da sambacıların peşinde koşarken, o adamları oynatmayı düşündüğünüz zemine bu denli üvey evlat muamelesi yapmak tartışmaya müsait bir konudur(şu an düzeltme çalışmalarının yapıldığını biliyorum tabii, ama geç kalındı). Mart'tan önce zemin düzelmez demiş Aziz Yıldırım. Öyleyse Fenerbahçe'nin ciddi fikstür avantajı öyle pek de ciddi bir avantaj değil galiba Abidin. Haksız mıyım?

İyi futbolun beklenmemesi gereken maçta, zorlanılsa da 3 puanı almak, ikinci yarıya da 3 puanla başlamak güzel. Alex'in olmadığı maçta, kazanabilmek de güzel. Lakin önümüzdeki hafta 4 as oyuncundan yoksun olmak kötü. Üstelik Lugano, Santos ve Baroni'nin profesyonellikle bağdaşmayan haraketlerle kart görerek cezalı duruma düşmesi de tartışılmalı. Oynadığı takımın, üzerinde taşıdığı formanın büyüklüğünü unutmamalı bu adamlar. Aykut Kocaman orada bunun için var. Umarım haftaiçi gerekli uyarılar yapılır bu topçulara. Rıdvan Dilmen'in maç sonu yorumunu dinledim. Güzel bir öneride bulundu. Cezalı konumdaki oyuncular da Sivas deplasmanına götürülmeli. Belki niyetleri o deplasmandan kaçmak olmayabilir, durduk yere günahlarını almayalım adamların ama şampiyonluk yolunda böyle şeyler yapılmalı, hem birlikte olmanın gereksinimleri de bir şekilde yerine getirilmiş olur. Sahada ya da yedek kulübesinde olamayacak olsalar bile, o deplasmana bu adamlar gitmeli, ve maçı da tribünden takip etmeliler.

Özer'in attığı golde, Semih'in sonuna kadar zorlaması, Güiza'nın içeriye topu iyi kesmesi ve Özer'in şık bir şekilde topu ağlara yollaması güzeldi. Daha güzel olanı ise, her ne kadar yaptığı hareketin cezası sarı kart bile olsa, Özer'in gol sonrası taraftarla bütünleşen görüntüsüydü. Severiz böyle görüntüleri. Sarı kartla cezalandırılmasını da anlamam... O görüntüde kendimi bir an için Prömiyer Lig maçında gibi hissettim. Hava da müsaitti zaten yağmurdan dolayı...

Denizlispor'da teknik direktör Hakan Kutlu'yu sevsem de, bu takımın ligden düşmesini istiyorum. Bunu bir Fenerbahçeli olarak istiyorum. Siz istediğiniz yere çekebilirsiniz bu yazdığımı. Kazanmanın yanı sıra, düşene bir tekme de biz vurduk diye daha da mutlu oldum bu açıdan. Biz de önümüzdeki maçlara bakalım artık.

not: Rıdvan Dilmen'in maça gidip, Baroni'nin oyununu çıplak gözle izleyebilme şansına erişmesi ve onun futboluna dair aşağı yukarı benimle aynı şeyleri söylemesi hoşuma gitti. Yalnız değilmişim demek ki. Tıpkı Rıdvan Dilmen gibi ben de o bölgede ileri çıkan, devamlı şut deneyen, ofansif gücü kuvvetli adam alınmasından yanayım. Baroni kötü adamdır demiyorum, sadece orada Emre'nin yanında olması gereken esas oyuncu tipi değildir demek istiyorum. Mesele Mehmet Demirkol - Ferrari meselesine dönmesin isterim bir yandan da...


No comments:

Post a Comment